Ogata Gekko'nun yaşam öyküsü sanatı kadar zordur.
Edo'nun (bugün Tokyo) Kobayashi ilçesinin Oke-cho mahalesinde doğmuştur.
Doğduğunda ailesi sanatçıya Nagami Masanosuke adını vermiştir, sanatçının
bilinen diğer adları Tanaka ya da Tai Masanosuke'dir. Genç yaşta yetim kalmış,
sıra dışı sanatsal yeteneği Japonya'nın en ünlü sanatçılarından biri olan
Ogata Korin'in (Ogata Korin aynı zamanda efsanevi sanatçı Ogata Kenzan'ın
ağabeyidir) soyundan gelen Ogata ailesinin gözünden kaçmamıştır. Ogata ailesi
Gekko'yu evlat edinmiştir. Sanatçı Gekko adını kendini evlat edinen ailenin
adıyla beraber yeni adı olarak benimsemiştir ki Gekko Japonca'da "ay ışığı"
anlamına gelir. Sanatçı Nihon Bijutsu Kyôkaï, Nihon Seinen Kaïga Kyôkaï, Japon
Sanat Akademisi,Eğitim Bakanlığı'nın yıllık jurili sergisi gibi pek çok önemli
sanat kurumunun kurucu üyesi ya da önderi olmasına karşın, ne bir sanat
okuluna gitmiş, ne bir ustanın yanında geleneksel usta-çırak eğitimi almış ne
de bir baskı ustasının yanında çalışmıştır. Kişisel tanımın teşvik edilmediği
bir toplum olan Japon toplumunda, Gekko kendini tanıtan el ilanları
hazırlamış, gazete ve dergilerde illüstrasyon ressamı olarak çalışmak için
yakınında bulunan çeşitli yayıncılara götürmüştür, ayrıca lake tasarımcısı ve
çömlekçilik yapmıştır. Sanatçı sadece toplumsal kuralları yıkmamış, aynı
zamanda ahşap baskı yapım tekniğinin de tüm kurallarını yerle bir
etmiştir ve öyle kendine has ve taklit edilemez bir üslup yaratmıştır ki ahşap
kalıp yapımcıları ve baskıcılar bugün bile kendi mesleki bilgilerini,
yetkinliklerini kanıtlamak için sanatçının yöntemlerini merakla uygularlar.
Kalıp kazıyıcı ve baskıcılar baskı
tasarımcılarından yapacakları baskı için çizgileri belirgin ve renkleri
ayrılmış resimler isterler. Gekko bu isteğe meydan okumuş ve onların işlerini
kolaylaştırmamayı seçmiştir. Zira sanatçı sanatsal birikiminin ilk basamağını
bir ressam ve illustratör olarak çıkmış, baskı yapma kurallarını sırtında
taşımamıştır, bu nedenle pek çok baskı resmi bir ressam elinden çıkmış bir
görünüme sahiptir ve ilk bakışta ahşap olarak basılamayacağı duygusu uyandırır
ve bu özellikleriyle Turner'ın suluboyalarına çok benzer. Bu baskı resimler
fırça vuruşlarının oluşturduğu bir yanılsama, renklerin birbirine karıştığı
bir erime ve dalgalanma durumuna sahiptir ve perspektif de Gekko'ya özgüdür.
Sanatçının bu tekil üslubu Bijin Meisho Awase (Ünlü Yerlerin Güzel Kadınları)
triptiklerinde çok iyi bir şekilde uygulanmış, ifadesinin en yüksek noktasına
Fuji Dağı'nın 100 Görünümü serilerinde ve sanat kariyerinin sonlarında yaptığı
shishikiban (kare biçimli) baskılarda ulaşmıştır.
Gekko'nun baskıları için seçtiği konular,
Japon'yadaki sokak ve konutlardaki günlük yaşam sahnelerinden yüceltilmiş
doğayı ele alan erik ağacının dalındaki kuşa dek ayrıntılanan bir alandan
savaşın dehşetinin yansıtıldığı savaş sahnelerine-sanatçı Çin-Japon Savaşı
(1894-95) sırasında cephede muhabir olarak görev almış, burada savaş alanından
eskizler yapmıştır-uzanan engin bir çeşitlilik arz eder. Diğer sanatçılar
Japon sanatının geleneksel gerekliliklerinin dışına çıkmayan sıradan savaş
baskı resimleri yaparlarken, Gekko o zamana dek yapılmış dehşeti ve savaşın
duyumunu en derinden hissettiren resimleri meydana getirmiştir.
Kullandığı teknikleri modern olmasına rağmen
Gekko kendini ukiyo-e geleneğine sıkı bir biçimde bağlı olarak görmüştür.
Gerçekten de ilk baskı resim serileri Ukiyo Junikagetsu Ukiyo'nun 12 Ayı
başlığını taşır. Ukiyo-e geleneğine bağlı olarak Genji Hikayesi ve 47 Ronin
serilerini betimlemiştir.
Bir ustası olmadığı halde, Yamamura Toyonari
(Koka), Kanamori Nanko ve Tsukioka Kôgyo ( 1869-1927)-bu son sanatçının annesi
Meiji Dönemi'nin diğer büyük sanatçısı Tsukioka Yoshitoshi ile evlidir-gibi
çok önemli öğrencileri olmuştur.
Gekko'nun aşikar bir şekilde çok daha
iyi ve önemli bir sanatçı olduğu, resmi olarak ve dünya çapında olumlu
eleştiriler aldığı halde, Amerika'da katıldığı ilk uluslararası etkinlik olan
Dünya Fuarı'nda Altın Madalya, Chicago'da (1893), Paris'te (1900) ve Londra'da
(1910) önemli ödüller kazandığı halde, Yoshitoshi Gekko'dan daha büyük bir üne
kavuşmuştur. Ayrıca sanatçı Meiji Dönemi'nin daha çok bilinen sanatçıları
tarafından kullanılan aşırı süslemeci eğilimlerden-mesela parlak kırmızı ve
mor renklerin ağır bir yoğunlukta kullanımı gibi-uzak durmuş, rafine bir zevk
ve yüksek bir sanatsal duyuma ulaşmıştır.
Gekko ve Yoshitoshi'nin kariyerleriyle, Ella
Fitzgerald ve Billie Holiday gibi efsanevi vokal sanatçılarının kariyerlerinin
karşılaştırılması haklı görülebilir. Gekko ve Ella Fitzgerald genç yaşta yetim
kalmışlar, hayata sıfırdan başlayıp parlak kariyerler yapmışlardır. Yoshitoshi
ve Billie Holiday akut akıl hastalıklarından muzdarip olmuş, zamanından erken
hayata veda etmişlerdir. Toplum Gekko ve Ella gibi sanatçıların yoktan var
olma hikayelerine hayran olur, onlardan etkilenir; ama aynı toplum
yarattıkları şerlerle başa çıkamayan ve trajik bir sonla yaşama veda eden
Yoshitoshi ve Billie gibi sanatçıların dramatik öyküleri karşısında büyülenir
ve o öyküler her zaman daha cezbedici olur. Toplumun bu hikayelere duyduğu
merak daha fazla kitap, makale, belgesel, oyun ve filmlerin yapılmasıyla
sonuçlanır, oysa daha uzun yaşayan ve daha çok üretken olan sanatçıların bu
şansa sahip olmadıkları aşikardır. Bu nedenle halkın hafızasında bu trajik
hikayeli sanatçılar ve onların yapıtları, Ella ve Gekko gibi üstün
sanatçıların eserlerinden daha çok kalır.
Gekko'nun durumunda yakın zamanda meydana
gelen iki önemli hadise nedeniyle değişme olmuştur. Bunların en önemlisi,
büyük bir ukiyo-e koleksiyoneri ve uzmanı olan Rober Muller'ın ölümüyle
birlikte ardında kalan koleksiyonun dağılmasıyla beraber Muller'ın Gekko'nun
resim ve baskılarının en önemli hayranı olduğunun anlaşılmasıdır. Bu durum
Gekko'ya olan yeni bir ilgi dalgasına ve onun Japon ressam ve baskı
sanatçıları arasındaki yerinin yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır.
İkinci hadiseyse, halkı Gekko hakkında aydınlatmaya ve bu eşsiz ve
yaratıcı sanatçıyı Japon sanatçıları arasında hak ettiği yere oturtmaya
çalışan ilk web sitesinin yapılmasıdır:
www.ogatagekko.com
Bu yazı yukarıda da belirtilen,
http://ogatagekko.com/Site/Biography-669.html adlı siteden alınarak,
Aykut Gürçağlar tarafından Türkçeleştirilmiştir.
Ogata Gekko's life story is as compelling as
his art. He was from Oke-cho in the Kobayashi district of Edo (modern day
Tokyo). His parents named him Nagami
Masanosuke, and he was also known as Tanaka or Tai Masanosuke. He was orphaned
at a young age, but even then his exceptional artistic talent was recognized
by the famous Ogata family, direct descendants of Japan's most celebrated
artist, Ogata Korin (who was himself older brother to the legendary artist,
Ogata Kenzan). They adopted him and he appended their name to the name
he gave himself, Gekko, which means 'Moonlight'. Though in his later years he
would become a founding member and developer of several important art
institutions, including Nihon Bijutsu Kyôkaï, Nihon Seinen Kaïga Kyôkaï, the
Academy of Japanese Art, and the Ministry of Education's annual juried
exhibition, the Bunten, he never attended art school himself, nor did he
undergo the traditional apprenticeship in a print maker's studio. In a society
that discouraged self-promotion, Gekko prepared flyers and took them around to
various publishers to sell his services as an illustrator for magazines and
newspapers and a designer of lacquerware and pottery. He not only broke
societal rules, he broke all the rules of print
making and created a style so unique and inimitable, wood block carvers and
printers today wonder at the challenges he created for their professions.
Carvers and printers required clear lines and separated colors from the print
designers. Gekko defied these requirements and did not make their jobs easy.
Because he began his career as a painter and illustrator, and was a self-taught
artist unburdened with the rules of print making, many of his prints achieved
a painterly look that was thought impossible for prints, much akin to a Turner
watercolor. They have the illusion of brushstrokes, the colors blend into each
other and are awash, and the perspectives are unique to Gekko. This singular
style of his is well realized in his series of triptychs, Bijin Meisho Awase (Beautiful
Women in Famous Places), and reached its highest expression later in his
career with his series, 100 Views of Mount Fuji, and in many of the
shishikiban (square format) prints that were from the last part of his career.
Gekko chose a great variety of subjects for his prints, from everyday life in
the streets and homes of
Japan and serene nature prints
with their highly detailed bird plumage, to the violence of war in prints that
he designed working directly from his sketches as a war correspondent during
the Sino-Japanese War (1894-5). While other print artists turned out
workmanlike war prints, Gekko created some of the most artistic prints ever
that conveyed the horror and emotions of war.
Although his techniques were thoroughly modern, Gekko considered himself to be
firmly rooted in the ukiyo-e tradition. In fact, his first series of prints
was titled Ukiyo Junikagetsu, 12 Months of Ukiyo. Also in the ukiyo-e
tradition, he made a Tale of Genji series and a 47 Ronin series of prints.
Though he had no teacher himself, he had some outstanding pupils, including
Yamamura Toyonari (Koka), Kanamori Nanko, and Tsukioka Kôgyo ( 1869-1927 ),
whose mother had married the Meiji Period�s other great artist, Tsukioka
Yoshitoshi.
Yoshitoshi has enjoyed more fame than Gekko, and his artwork commands far
higher prices than Gekko's, despite Gekko being arguably the better and more
important artist., and despite him being the first Japanese artist in any
medium to receive official and widespread international critical acclaim, in
the form of the Gold Prize at the first truly international event in America,
the first World Fair, and prestigious prizes in Chicago (1893), Paris (1900),
and London (1910). Furthermore,
he had the good taste and higher artistic sense to mostly avoid many of the
gaudy trends that were exploited by other, more popular print artists of the
Meiji Period, such as the heavy use of bright red and purple dyes.
An analogy can be legitimately drawn from the careers of Gekko and Yoshitoshi
to those of legendary vocal artists, Ella Fitzgerald and Billie Holiday. Both
Gekko and Ella Fitzgerald were orphaned at young ages, and picked themselves
up by the bootstraps and made illustrious careers for themselves. Both
Yoshitoshi and Billie Holiday suffered from acute mental illness and died
prematurely. Society admires and is inspired by the rags-to-riches stories of
artists like Gekko and Ella, but they are captivated and held spellbound with
the dramatic stories of artists who are unable to overcome their demons and
who meet tragic endings, like Yoshitoshi and Billie. Their enthrallment with
these stories results in many more books, articles, documentaries, plays, and
films being produced about such artists than we see for artists who have
longer and more fruitful careers. The public then has more familiarity with
the tragic artist and their work than they do with the work of superior
artists like Ella and Gekko.
Gekko's status is changing though, due to two important and
recent events. Most importantly, the passing of the great ukiyo-e collector
and arbiter of taste, Robert Muller, and the bequeathing and dissemination of
his collection has revealed him to have been a great admirer and collector of
Gekko's paintings and prints. This has created a wave of curiosity
regarding Gekko, and a re-assessment of his place among Japanese painters and
print artists. Secondly, the creation of the first website (www.ogatagekko.com)
devoted entirely to educating the public about Gekko will do much to give this
incomparable and innovative artist his rightful place in
the pantheon of Japanese artists, and validation to those who have always felt
that Ogata Gekko is one of Japan's greatest artists.
For reference please see:
http://ogatagekko.com/Site/Biography-669.html
Go to the prints by OGATA
GEKKO / GEKKO'nun ahsap baskılarına gidelim